Sinüs nedir?
Kosinüs, matematikte kullanılan iki cebirsel değerdir.
Bir açının tepesi merkez alınarak yarıçapı 1 sayılan bir çember çizilir, sonra açının bir kenarının çemberle kesiştiği noktadan öteki kenara bir dikey indirilirse, bu dikeyin cebirsel değerine «sinüs» ve dikeyin kendisine de «sinüs çizgisi» denir. Bundan ayrı olarak, bu dikeyin ayağıyla açının merkezi arasındaki doğru parçasına «kosinüs» çizgisi» ve bunun cebirsel değerine de «kosinüs» adı verilir.
Tıbta, yüz kemikleri arasına yerleşmiş olan havalı boşlukların (sinüs) iltihaplanmasına sinüzit denir. Doğumdan itibaren gelişmeye başlayan sinüs boşlukları maksiler, frontal, ethmoid ve sfenoid sinüs olmak üzere farklı ve değişik yapıda bulunurlar. Hersinüs kendi doğal kanalı (delik) ile burun boşluğuna boşalır.
Sinüslerin en büyüğü olan maksiler sinüs burun boşluğunun hemen yan tarafındadır. Frontal sinüs ise burun üst komşuluğundadır, alın kemiği içinde yer alır. Geniz arka ve üst kısmına yakın olan ise Sfenoid sinüs cerrahi olarak en zor ulaşılanıdır. Ethmoid sinüs ise; göz iç kısmı ile burun boşluğu arasındadır, çok sayıda küçük boşluktan ibarettir.
Kafatası, tek kemikten inşa edilmiş sağlam bir kutu gibi görünse de, aslında 22 adet kemiğin özel şekilde bir araya getirilip testere dişi gibi eklemlerle birbirine kaynaştırılmasıyla yapılmıştır.Kafatasının beyni koruyan büyük ana boşluğunun dışında; gözü, iç kulakları ve burundaki koklama epitelini koruyan kapsül şeklinde daha küçük kemik boşlukları da vardır. Bu boşluklara yerleştirilen duyu organlarımız hem muhtemel vurma ve çarpmalardan korunur, hem de buralara kadar uzatılan kan damarları vasıtasıyla beslenirler. Ayrıca bu kemik kapsüllerin içine giren sinirlerle, duyu organlarıyla beyin arasındaki irtibat da sağlanır.
Bu kemik kapsüller dışında, kafatasının ön kısmındaki kemiklerin arasında, çoğumuzun dikkatini çekmeyen ve önemsiz zannedilen, içleri hava dolu yedi adet odacık vardır. Bu odacıklara sinüs denir. Sinüsler kafa kemikleri arasında tesadüfen oluşmuş, işe yaramaz sahalar olmayıp, aksine hususi bir gaye için yaratılmış, hassas ve ölçülü odacıklardır. Sinüsler; koku alma, solunum ve işitme faaliyetlerinde sağladıkları faydalar yanında, sesin bize ait karakteristik vurgusunda da rol alır.
Burun boşluğundan geçen havanın akciğerlerde solunuma hazır hale getirilmesi için, toplu iğne başı kadar deliklerle buraya açılan sinüslerin ve gözyaşı kanallarının burun boşluğunu yıkama gibi bir fonksiyonu vardır. Sinüslere açılan küçük delikler vasıtasıyla yıkanan burun boşluğu devamlı temiz tutulur, böylece akciğerlere de temiz ve nemli hava gider. Burun boşluğundaki conchae (konka) adı verilen kubbe şeklindeki kemik çıkıntıların üzerini kaplayan yapışkan mukoza epiteli, havadaki toz parçacıklarını yapıştırıp tutarken, aynı zamanda havayı da ısıtır.
Nefes alıp verme esnasında akciğerlere giden hava dışında bir miktar hava da sinüslere girer. Burundan giren dış ortam havasının bir kısmı, kubbe şeklindeki burun boşluğunun üst kısmına yönelirken, alttan gelen hava ise düz gider. Havanın bu şekilde yönlendirilmesi, burun boşluğundaki konkalar vesilesiyledir. Yukarı yönelen hava, konkaların etrafında dönerken, içindeki altı mikrondan büyük toz parçacıkları ve bakteriler, karşı duvardaki konkaların üzerini kaplayan mukoza epiteline çarparak yapışır.
Bu epitelin üzerindeki hareketli sillerin, aktif vuruş hareketleriyle yönlendirdiği toz parçacıklarının altı mikrometreden büyükleri, çarpma noktalarında mukus sıvısı tarafından tutulur. Hava sinüslere rahatça girip çıktığı müddetçe hiçbir problem yaşanmaz; fakat sinüslerin zaten küçük olan delikleri tıkanır da hava giriş çıkışı bozulursa, bu boşluklarda sinüzit dediğimiz iltihaplanmalar olur. Sinüslerin delikleri tıkandığında, bu kapalı boşluklara girmiş olan bakteri ve virüsler hemen çoğalmaya başlar.
Sinüsler açık kalıp havalandığı müddetçe, kemikler arasındaki havayla -bir müzik aletinde olduğu gibi- sesin rezonansı sağlanmış olur. Hem burun boşluğunun hem de sinüs tavanlarının kubbe şeklinde olması, sesin kulağa daha hoş gelmesine vesile olur; çünkü kubbe en ideal akustik yapı formudur. Saz, ud, tambur gibi aletlerin içlerinin boş olduğunu ve dışa açılan deliklerinin bulunduğunu düşünürsek, bu özelliği daha iyi anlarız. Delikleri kapatılıp, boşlukları doldurulan müzik aletlerinden tatlı nağmeler çıkmaz.
Ecdadımız cami mimarilerinde de burun boşluğundaki akustik prensibin benzerini kullanmıştır. Sinüzit sebebiyle burnu tıkanan insanların seslerin karakteristik tınısı değişir. Sinüs boşluklarına havanın giriş ve çıkışıyla burundaki basınç ayarlanır. Hava ve mukus, burun içinde rahat hareket edemezse, sinüsler içinde biriken mukus basıncın artmasına yol açar, bu da sinüs boşluğunun durgun ve hareketsiz bir bataklık haline gelmesine sebep olur. Kapalı ve havasız ortamdaki mukusta bulunan bakteriler üreyerek sinüzit yapar. Sinüzit geçirmekte olan hastalar, göz kapaklarının düşecekmiş gibi olduğunu söyleyerek, başlarında bir ağrı ve ağırlaşma olduğunu belirtirler.
Bu şikayetler sinüsler iyi havalanmadığı için ortaya çıkar. Kuşların kolay uçabilmeleri için nasıl iskeletleri bol boşluklu bir kemik yapısına sahipse, bunun gibi sinüsler de kafatası kemiklerinin hafifletilmesine vesile olur. Burundan alınan ve devamlı tazelenen bir hava, kafatasının ağırlığında hafifletici bir kaldırma kuvveti oluşturur. Burun içini kaplayan zarın (mukoza) aynısı sinüslerde de vardır. Yalnız bu mukozanın burun kanalının 1/3’lik üst kısmındaki bölgeye koku hücreleri yerleşmiştir. Diğer alt kısımlar ise mukus salgılayan hücrelerle kaplanmıştır. Burun boşlukları dışında sinüslerde salgılanan mukusun % 2,5–3’ü glikoprotein, % 1–2’si tuz, % 95’i sudan ibarettir.
Proteinin % 70’ini immünglobulinler meydana getirir. Sinüslerden salgılanan günlük burun sıvısı ortalama yarım litredir. Bu mukus salgısı havayı nemlendirip, üst solunum yollarının kurumaması için vazifelidir. Bu sebepten kaloriferli evlerde kuruyan hava, öksürük, boğaz kuruluğu ve burunda kuruma, kaşınma, yanma yapar. Böyle durumlarda odayı nemlendirmek için ağzı açık kaba su konulmalıdır. Buna rağmen alınan hava ve gıdalardaki mikroplar, toz zerreleri ve diğer zararlı maddeler mukusla yapıştırılarak boğazdan geçirilir ve mideye ulaştırılır.
Fakat midemizde salgılanan hidroklorikasit, bakterilerin parçalanmasına ve bizim korunmamıza vesile olur. Pek çoğumuz bunun farkında olmadan ömür boyu yaşar gideriz. Burundaki orta ve üst boşluğa günde yarım litre kadar mukus salgılayan sinüsler yaratılmasaydı, sadece burnun ön boşluğundan salınan mukus yeterli olmayacak ve nefes almada burun mukozası ile karışan küçük parçacıklar ve yabancı maddeler seyreltilip akışkan hale getirilemeyecekti.
Bu sebepten burunda toz parçacıklarıyla katılaşan sert mukus maddesinin yutkunma ile mideye kayması zor olacak veya hiç olmayacaktı. Dolayısıyla sinüslerden gelen mikropların bulaşmadığı mukus, burun boşluğundaki mikroplara bulaşmış mukusun kıvamını sulandırır. Gerek hava, gerekse mukus akımını sağlayarak mukozanın yaratılıştaki fonksiyonlarına vesile olan sinüsler, koku reseptörlerinin korunması ve çalıştırılması için uygun bir ortam oluşturarak koku almaya da yardımcı olur.
Sözlükte "sinüs" ne demek?
1. Organların ya da dokuların arasında bulunan boşluklar.
2. Bir dik üçgende, bir dar açının karşı dik kenarın hipotenüse oranı, simgesi sin.
Sinüs kelimesinin ingilizcesi
[sinus] n. (Anatomy) any of several hollow cavities or passages in the body; one of the hollow cavities in the skull that connects to the nasal passages
n. sine, ratio of the length of the side opposite an acute angle to the length of the hypotenuse (Trigonometry), sinus, any of several hollow cavities or passages in the body
n. sine, (in right triangles) ratio of the length of the side opposite an acute angle to the length of the hypotenuse (Trigonometry); sinus, (Anatomy) any of several hollow cavities or passages in the body
Köken: Fransızca